Ben küçük şehirleri sevmem, yani sevemedim bir türlü. Şimdi bulunduğum şehir de küçük. İsmi Çunçon (tam uzak doğu adı ama değil mi? Çançinçon...)300.000 kişi yaşıyor yaklaşık olarak. Çevre temiz, insanlar sahipleniyor yaşadıkları şehri, önemsiyor ve temiz kullanıyorlar. Bir çok sosyal ve sportif aktivite yapılıyor yıl içinde. Küçük ama 3 üniversitesi var. Neyse, konuyu dağıtmadan ana temaya geçelim. Yine de ben mutlu değilim, küçük kalıyor, etkinlikler beni tatmin etmiyor, sürekli Seul'e gitmek istiyorum. Orada istediğim herşeye ulaşmam kolay, hatta seçmekte zorlanıyorum zaman zaman. Oldukça gelişmiş bir şehir her anlamda.
Fakat, Granada'nın anlamı bambaşka benim için. Orası da küçük bir şehirdi, ama her anlamda yetiyordu bana. Tarihiyle, sosyal-kültürel aktiviteleriyle, canlı-sıcak-neşeli-sevgi dolu insanlarıyla...Ben kendimi hiç yabancı hissetmedim Granada'da. Hatta bazı kelimeleri anlamadığımda insanlar bana tuhaf bakıyordu. Bir keresinde çatı katında kaldığım minik ama beni her anlamda tamamlayan, çatısında 3 minik sevimli kedinin dolaştığı evde otururken, zil çaldı. Açtım kapıyı, alt kat komşu bana ispanyolca çatıda güvercin besleyip beslemediğimi sordu. Ben de o sıralarda dil kursuna gidiyorum, sadece palomas dediğini anladım. Dedim bakmam gerek sözlüğe, ne diyorsunuz anlamadım, kadın şaşırdı ne sözlüğü diye bakıyor suratıma... neyse, olay şöyle bitti: ben kedi besliyorum, güvercin beslemiyorum, zaten güvercinler de kedilerden kaçıyorlar... sonra olay çözüldü tabii...
Ne diyordum? Evet, Granada... Benim öyle çok yazar bir yanım yoktur, müzikle ve fotoğrafla uğraşırım derinlikli, ama Granada'da iken, yattığım minik odanın camından dışarı bakınca gördüğüm manzara karşısında, sonradan kendi kendime şaşırdığım yazılar çıkmıştır... Manzara, uzaktan görülen Endülüs'ün Albaicin'i olunca, onun karşısında Al-Hamra Sarayı, şehrin merkezine yakınlaştıkça kulesi yükselen Katedral, ve masmavi gökyüzü! İspanyolların resimdeki ve mimarideki başarılarına dair benim burada birşey anlatmama gerek yok zaten. Kendimi şanslı hissediyorum bir anlamda, kendisini çok başarılı bulduğum bir Granada'lı bir ressamla tanışıklığım var. Onun resimlerine bakınca, yeteneğini takdir etmemek oldukça zor. Çok imrendiğim biridir kendisi...
Granada bambaşka!...Eğer giderseniz İspanya'ya, rahat-geniş-eğlenceli-sevgi dolu insanlarına (zaten Akdeniz insanından aksi beklenemez), kültürüne, diline, şehirlerin güzelliğine, tarihselliğine, özenle korunmuş olmasına siz de özenle bakacaksınız.
Fakat, Granada'nın anlamı bambaşka benim için. Orası da küçük bir şehirdi, ama her anlamda yetiyordu bana. Tarihiyle, sosyal-kültürel aktiviteleriyle, canlı-sıcak-neşeli-sevgi dolu insanlarıyla...Ben kendimi hiç yabancı hissetmedim Granada'da. Hatta bazı kelimeleri anlamadığımda insanlar bana tuhaf bakıyordu. Bir keresinde çatı katında kaldığım minik ama beni her anlamda tamamlayan, çatısında 3 minik sevimli kedinin dolaştığı evde otururken, zil çaldı. Açtım kapıyı, alt kat komşu bana ispanyolca çatıda güvercin besleyip beslemediğimi sordu. Ben de o sıralarda dil kursuna gidiyorum, sadece palomas dediğini anladım. Dedim bakmam gerek sözlüğe, ne diyorsunuz anlamadım, kadın şaşırdı ne sözlüğü diye bakıyor suratıma... neyse, olay şöyle bitti: ben kedi besliyorum, güvercin beslemiyorum, zaten güvercinler de kedilerden kaçıyorlar... sonra olay çözüldü tabii...
Ne diyordum? Evet, Granada... Benim öyle çok yazar bir yanım yoktur, müzikle ve fotoğrafla uğraşırım derinlikli, ama Granada'da iken, yattığım minik odanın camından dışarı bakınca gördüğüm manzara karşısında, sonradan kendi kendime şaşırdığım yazılar çıkmıştır... Manzara, uzaktan görülen Endülüs'ün Albaicin'i olunca, onun karşısında Al-Hamra Sarayı, şehrin merkezine yakınlaştıkça kulesi yükselen Katedral, ve masmavi gökyüzü! İspanyolların resimdeki ve mimarideki başarılarına dair benim burada birşey anlatmama gerek yok zaten. Kendimi şanslı hissediyorum bir anlamda, kendisini çok başarılı bulduğum bir Granada'lı bir ressamla tanışıklığım var. Onun resimlerine bakınca, yeteneğini takdir etmemek oldukça zor. Çok imrendiğim biridir kendisi...
Granada bambaşka!...Eğer giderseniz İspanya'ya, rahat-geniş-eğlenceli-sevgi dolu insanlarına (zaten Akdeniz insanından aksi beklenemez), kültürüne, diline, şehirlerin güzelliğine, tarihselliğine, özenle korunmuş olmasına siz de özenle bakacaksınız.
Yorumlar